23 Mayıs 2010 Pazar

Final Serisi Üzerine



Dün,ilk maçta olduğu gibi yine Ayhan Şahenk'teydik. İlk maç için yazamadım biraz değinelim, daha sonra ikinci maç üzerine bişeyler karalarız.

İlk maçın kazanılmasında kilit rol oynayan etkenler yüzdeli şutlar ve 40 dakika boyunca yapılan sert savunmaydı. Ayhan Şahenk tarihinde bu kadar yüzdeli şutun atıldığı başka bir maça tanık olmamıştır sanırım. Dışarıdan bu kadar etkili oynarsanız ve elinizde Roko Ukiç gibi içeriyi de her daim tehdit eden bir guardınız varsa Ayhan Şahenk'ten zaferle çıkarsınız. Ukiç için bir kaç kelam etmeli. Salona ve potaya göre şut/oyun tarzını değiştiren başka bir oyuncu varmıdır bilmiyorum. Sert potalara şut atmak yerine içeri drive edip göz yaşı damlası bırakması o ve Fenerbahçe adına çok büyük artıydı. Greer'ın oyuna girdiği dakikalarda zorlanan savunma anlayışı ve düzen Ukiç ile tekrar rayına oturdu. Seneye takımda kalır mı bilinmez ama büyük oynadığı ve NBA yerine Avrupa basketboluyla haşır neşir olması gerektiği çok aşikar sanırım.

İlk maça Efes tarafından bakacak olursak yapacakları çok ta fazla birşey yoktu. Savunma olarak Fenerbahçe'den bir alt seviyelerde dolanmaları ve farkın neredeyse hep çift hanelerde seyretmesi maçı onlar adına kaybettirdi. Rakoçeviç'in kötü oyunu ve Ender'i fazla kullanamamaları da eksi olarak hanelerine yazıldı. Boyalı alanda Fenerbahçe uzunlarını tehdit edebilen tek adam olan Kasun, her ne kadar içeriden savaşsa da dışarıda ona eşlik eden kimse olmayınca Fenerbahçe maçı rahat bir şekilde kazandı.

Dün ise herşey yukarıdaki gibi başladı ama tam zıt bir şekilde bitti. Her iki takım da potaların sertliğine inat dışarıdan şutlarla oynamaya çalıştı ve ilk maçın aksine bunda başarılı olan Efes'ti. İlk maçta benchte dahi olmayan Nachbar, dün herkesin ekarte olmasını beklediği Shumpert ile değil sakat Kasun ile yer değiştirmişti ve maça çok önemli dış şutlarıyla etki etti. Dün Efes adına ekstra oynayan sadece Nachbar değildi. Ender de sezonun kendi adına belki de en iyi oyununu ortaya koydu. Uzun adamların Ukiç-Greer-Mirşa üçlüsüne yaptığı penetreleri çok iyi kullandı Ender. İçeri driveları ile maçı çoğu kez Efes adına rahatlattı.

Olaya Fenerbahçe açısından baktığımızda ise kadronun kırılganlığı ve savunma yapmaya ne kadar istekli olsa da (ilk maçtaki konsantrasyon mükemmeldi,maç bittikten sonra dahi savunma yapacak bir görüntümüz vardı) bunda başarılı olunamaması maçı kaybettirdi. Greer'ın oyunda kaldığı sürede Efes farkı açtı ve savunma özelliği olmayan Greer'ı karşısına alan her guard içeri girdi ve skoru Efes adına açtı. Ayrıca Vidmar gibi önemli bir tehdit ve savunmanın hamallığını yapan bir adamı benchte unuttuk. Tanjevic zamanından kalma bu "benchte adam unutma huyu" serinin ilerleyen maçlarında ve gelecek sene nüksederse işimiz gerçekten de kolay olmayacak Avrupa'da.

Dış şutlarda etkili olamadık demiştik ve sadece 3. çeyrekte oyunu içeriye yıktığımızı söylememiz gerekiyor. Semih'in boyalı alana dalan her Fenerbahçeli oyuncuyu görmesi sayesinde 4-5 dakikalık bir periyotta geri gelmeyi başardık ve Mirşa'nın ekstra dış şutları sayesinde farkı açsak ta son periyotta yine dış şut atma içgüdüsüne kapılarak maçı Efes'e verdik. 1.  ve  2. maçın istatistiklerini de vererek iki oyun arasındaki farkı göstermek gerekli.

İlk maçta 4 kısa savunması tutmayan ve dış atışlara yenilen Efes, 2. maçta ise yine aynı stratejiyi uyguladı ve 4 kısalı oyun ile maçı çevirdi. Ak ile kara kadar farklı olan 2 maç ile birlikte seri Abdi İpekçi'ye taşınıyor. Savunmayı sıktığımız ve oyunu içeri taşıdığımız her an Efes'ten bir adım öndeyiz şampiyonluğa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder