30 Aralık 2010 Perşembe

Epik Bir Hikayeden Alıntı


Bir savaşçının içine bir kez korku girdi mi, o korku savaş bitene kadar kahramanı indirdiği kılıç darbelerinden daha fazla yorarmış. Epik hikayelerde bu böyledir ama ya gerçek hayatta?


Dünkü derbide Fenerbahçe Ülker adına bunu ilk kez gördük. Sene başından beri ligde ve EL’de korkusuzca savaşan ve yaptığı savunma ile alkışlanan takım, dün belirli periyotlar haricinde haricinde savunmayı yine üst düzeyde tutarken bu dönemler dışında ilk kez aceleci ve tedirgin göründü. 3 sene öncenin “atarak” şampiyon olan takımına özendik gibi, içeriye top indirmeden ve özellikle Oğuz Savaş’ın oyunda olduğu dönemleri fütursuzca şuta dayandırarak geçirdik ki bu süreçte Galatasaray’ın iştahlı savunması karşısında bocaladık. Kennerman klasiği bir faul kaçırma ve çorap söküğü gibi gelen stres patlaması kaynaklı teknik faul sonrası oyunu toparlayamadık. Ama sorun bu değil, bu ligde kaybedilmiş ve kaybedilebilme olasılığı yüksek bir maç ve Play-Off canavarı Fenerbahçe Ülker için önemli bir konu değil (işbu yazıda derbi kaybetmekten söz edilmemiştir).

Korku ya da endişe ne demek isterseniz diyin, bu takımın kimyasında olmaması gereken ve koçun da oyun anlayışında asla yeri olmayan bir mantalite ve bunu dün ilk kez yaşamak açıkçası biraz üzücü ve tedirgin edici bir durum. Bu takım, yaptığı savunma ile gurur duyması gereken bir takım ve tedirginlik asla ve asla yakışmıyor. Bu tedirginlik bizi en çok zorlayacak hadiselerin başında geliyor kanımca ve Engin Atsür’ün geri dönüşü ile tamamlanacak takım yapısından çok belki de koçun öncelikle eğilmesi gereken konu bu gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder